25 Temmuz 2010 Pazar

istanbul

istanbul'a iki kere gittim. ikisinde de yapmam gereken bir takım işler vardı ve gezme gibi bir fırsata erişemedim. yani o bir taşına acem mülkü feda edilecek istanbul'u hala bilmiyorum. cem karaca'nın sorduğu "bana istanbul'u anlat, nasıldı? şehirlerin şehrini anlat, nasıldı?" sorularını şimdi ben de soruyorum. sırf meraktan ha. bir fırsat bulup arşınlayacağım şehr-i istanbul'u, bilhassa sultanahmet'i. umarım.

7 Temmuz 2010 Çarşamba

internette kadın olmanın getirileri

kadın olmak zor, buna bir erkek olarak ben de katılıyorum. "basit düşünmek lazım bazen" demiştim geçen, hangi kadın benim kadar rahat yapabilir çişini? herşey kabul ama internette kadının avantajı var arkadaş. sarkan adamlar, askıntı olanlar falan; bu değil bahsettiğim. bir blogun varsa daha çok takipçin olur mesela. ben bir kadın olsaydım eğer, eminim o zaman bokkafa olmazdım, bu yazdığımı okuyan insanlar olabilirdi. deviantart sayfamın ziyaret sayısı şimdikinin 4 katı olabilirdi. formspringimdeki soruları cevaplamak için asistan tutmak zorunda kalabilirdim. sözlüklerde bir sürü yalakam olurdu, nick altım dolar taşardı. özendiğimden ya da istediğimden değil, sadece bir tespit. gel elini vicdanına koy, söylediklerim doğru. sözün özü şudur : kadınsanız blog, twitter, formspring, deviantart vb. platformlarda daha çok takip edilirsiniz. ha bu arada... fazla sigaranız var mı?

5 Temmuz 2010 Pazartesi

ne tıkırtı var ne sıkırtı var

başlığın sahibi "artist ne arar la bazarda" videosundaki amcadan başkası değil. sıkıntıdan patlamak üzereyim son günlerde. biri gelip "kalk gidiyoruz" dese bir saniye bile düşünmem, üstelik nereye olduğu da hiç önemli değil. çocuklarını kollarından tutup sürükleyerek yürütürken, bir yandan da "allah sizin belanızı versin", "lanet olsun sizi doğurduğum güne" gibi çemkirme içerikli cümleler sarfeden anneleri sevmem. "anniiieeeee alalım anniiieee noluuuurrr" diye zırlayan çocukları da sevmem. onu sevmem, bunu sevmem; kendimi bildim bileli böyleyim. neyse ki çevremde hala sevdiğim şeyler var. turuncu bir t-shirtüm var, onu seviyorum mesela; sigara paketimi seviyorum; çakmağımı... basit düşünmek lazım bazen değil mi? postu bitirdiğimde cem köksal'dan set me free çalıyordu. budur.

4 Temmuz 2010 Pazar

burdayım

"aç-kapa artema" hatırlanmayacak kadar eski bir slogan. aç-kapa yapa yapa yalama ettim blogu ben de. artık buradayım, kesindir. neden diyenler için ne yazık ki benim de cevabım yok. anlamaya gayret etmek isterseniz ne mutlu bana, aksi taktirde kendi kendime de geçinir giderim ben zaten; her zaman olduğu gibi. bakmayın siz, bokkafa aslında iyi biri. uyanmamdan birkaç saat sonra sabah ezanının okunması günlerin kısaldığını kanıtlamaz mı sizce de? beach house'un gila isimli şarkısını ekliyorum postun sonuna.