25 Temmuz 2010 Pazar

istanbul

istanbul'a iki kere gittim. ikisinde de yapmam gereken bir takım işler vardı ve gezme gibi bir fırsata erişemedim. yani o bir taşına acem mülkü feda edilecek istanbul'u hala bilmiyorum. cem karaca'nın sorduğu "bana istanbul'u anlat, nasıldı? şehirlerin şehrini anlat, nasıldı?" sorularını şimdi ben de soruyorum. sırf meraktan ha. bir fırsat bulup arşınlayacağım şehr-i istanbul'u, bilhassa sultanahmet'i. umarım.

4 yorum:

  1. Uzaktan görülesidir de çok dikkatli bakınca pek hoş olmuyo:) hatta sıkıyo, boğuyo vs. gezmelik kalmalı istanbul

    YanıtlaSil
  2. yerleşmek, yaşamak gibi bir düşüncem asla olmadı zaten. ama bir gezmek de nasip olmadı işte.

    YanıtlaSil
  3. İstanbul'u tek taraflı sever İstanbul'da yaşamayan çünkü insanı hayatından bezdiren kısım arka taraftadır, gezmekle farkedilmez. Aslında iyi bir şey bu, İstanbul'a aşık olanlar katlanabilir onun bütün kötü taraflarına, gitmek istese de gidemez çünkü o insan. Ayrılırken içi burkulur, ikinci günü özler kalabalığını, kargaşasını, trafiğini İstanbul'da olmaktır önemli olan. Anlayamaz kimse ona duyulan sevgiyi o da aynısını hissetmiyorsa. Candır İstanbul, denize bakıp gülümsemektir olup olmadık zamanlarda.Kalabalığın içinde yalnız olmaktır. Çok sevilen bir oyuncak gibidir, acı tatlı bütün anılardır, uzaktan bakmak yeterlidir hatırlamak için.

    Gezmeye gelince ben bile doğup büyüdüğüm, aşık olduğum şehiri tam anlamıyla bilmiyorum ne yazık ki, görmediğim nice yer var ama sen gelince buralara her gününü farklı bir semtte geçirmeye çalış, hepsi farklı duygular hissettirir sana. Sokaklarında yürü, her adımında hisset eskiyi,yeniyi, yaşanmışlıkları. Bir gece vakti boğaza karşı konuş onunla, İstanbul hiç uyumaz hep dinler seni dışarıdan görülen sakinliğinin içinde sakladığı kargaşasıyla.

    YanıtlaSil
  4. kıymetli yorumun için çok teşekkürler. uygulamaya koyduğum zaman mutlaka değerlendireceğim önerilerini.

    YanıtlaSil